TÜRK VATANDAŞLIĞININ KAYBINDA VATANSIZLIĞIN ÖNLENMESİ

Vatansızlığın Önlenmesi

TÜRK VATANDAŞLIĞININ KAYBINDA VATANSIZLIĞIN ÖNLENMESİ

          GİRİŞ

          Hukuk dallarında, ayrı ayrı benimsenmiş, bir takım temel ilkeler bulunmaktadır. Vatandaşlık hukuku açısından söz konusu ilkeler, “herkesin mutlaka bir vatandaşlığı olmalıdır”, “herkesin yalnız bir vatandaşlığı olmalıdır” ve “herkes vatandaşlığını seçme ve değiştirmede özgür olmalıdır” şeklindedir. Belirtilen ilkelerden, “herkesin mutlaka bir vatandaşlığı olmalıdır” ilkesi, vatansızlığın önlenmesine hizmet etmektedir.

          I.VATANSIZLIK KAVRAMI

          Herkesin mutlaka bir vatandaşlığı olmalıdır. İHEB md. 15/1 uyarınca, “herkesin bir uyrukluğa hakkı vardır”. Yine, Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi md. 4/a’da “herkes vatandaşlık hakkına sahiptir” hükmü yer alırken, md. 4/b’de, “vatansızlıktan kaçınılmalıdır” hükmü yer almaktadır. Bu düzenlemelerin amacı, hiç kimsenin vatansız durumuna düşmemesini sağlamaktır.

          Vatansızlar hakkındaki çalışmalara sırasıyla baktığımızda; Milletler cemiyeti, 12 Nisan 1930’da Tabiiyet İhtilaflarına dair bazı meseleler hakkında konvinasyon, 12 Nisan 1930 da bir çeşit vatansızlık haline özel protokol ve 12 Nisan 1930 da vatansızlığa ait özel protokol yapılmıştır. İlk iki protokol yürürlüğe girmiş, sonuncu yürürlüğe girmemiştir. Milletler cemiyeti zamanında başka bir çalışma gündeme gelmemiştir.  

          1947 yılında, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları konvinasyonunun ikinci oturumunda vatansızlar konusu açılmış ve koruma getirilmesi ile düzenlemeler gündeme gelmiştir. Buna bağlı olarak Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi, 10 Aralık 1948’de, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kabul etmiştir. Bu beyannamede, vatandaşlık hakları ve kişilerin vatandaşlığın keyfice elinden alınamayacağının maddeleri yer almaktadır. Birleşmiş Milletler, ‘vatansızlığa’ son vermek için, hükümetlere öğüt verme ve antlaşmalar yapma yoluna gitmiştir. 1951 tarihinde, Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme imzalanmıştır. 1954 yılında da Vatansız Kişilerin Hukuki Durumuna Ait Sözleşme imzalanmıştır. Yine 1954 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı ile vatansızlığın önlenmesine dair sözleşme yapılmasına ve bir an önce tasarısının hazırlanmasına karar verilmiştir. 28 ağustos 1961 yılında vatandaşlığın azaltılmasına dair sözleşme imzalanmıştır.1954 sözleşmesi özel olarak vatansız kişilere dair muameleleri düzenleyen tek antlaşmadır.

          Vatansızlığın, vatandaşlığın yokluğu ve fiili vatansızlık hallerinde meydana geleceği kabul edilmektedir. Vatandaşlığın yokluğu, açık ifadesinden de anlaşılacağı gibi, kişinin, hiçbir devlete, vatandaşlık bağı ile bağlı olmaması durumunu ifade etmektedir. Fiili vatansızlık ise, kişinin, bir devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olmasına karşın, devletin, kişiye diplomatik koruma ve yardım sağlamayı reddetmesi veya fiili olarak sağlayamaması ya da kişinin diplomatik koruma ve yardımı reddetmesi ile söz konusu olmaktadır.

          Vatandaşlığın yokluğu ve fiili vatansızlık ayrımına, “vatandaşlığın ispatlanamaması” şeklinde, üçüncü bir başlık eklemek yerinde olacaktır. Şöyle ki, bir kişi, bir devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olmasına rağmen, herhangi bir sebeple, vatandaşlığını ispatlayamıyor ise, vatansız sayılabilecektir. Örneğin, x ülkesi vatandaşı bir kişinin, y ülkesinde bulunurken, x ülkesinde ihtilal olması ve kişinin de vatandaşlığını ispatlamak amacı ile kullanabileceği belgeleri kaybetmiş olması halinde, bu belgeleri x ülkesinden yeniden alamayabileceğinden, vatandaşlığını ispatlayamayacak; vatansız kabul edilecektir.

          “Vatansızlık”, vatandaşlığın yokluğu veya vatandaşlığın ispatlanamaması olarak tanımlanabilmektedir. Herhangi bir devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olmayan kişiler ise “vatansız” olarak ifade edilmektedir.

          Vatansızlık, “istenmeyen” ve “kaçınılması ve önlenmesi gereken” bir durum olarak yorumlanmaktadır.

          Vatansızlığın istenmeyen bir durum olması, gerek devlet, gerekse kişi açısından ele alınacak olur ise; devletler, kendilerini oluşturan toplumun bireylerini bilmek isterken, kişiler de, koruma ve hak talebinde bulunabilecekleri devleti bilmek istemektedir. Ancak, kişi açısından vatansızlığın daha ciddi sonuçları olacağı için, vatansızlığın kişiler açısından daha fazla önemi olduğu bir gerçektir.

           Vatansızlık, doğum anında veya sonradan ortaya çıkabilmektedir. Bu kapsamda, vatansızlığın esas sebepleri arasında, vatandaşlıktan çıkarma ve kaybettirme kurumları (sonradan ortaya çıkan vatansızlık) ile birlikte, bazı devletlerin münhasıran, kan ve toprak esasını kabul etmiş olmaları (doğum anında ortaya çıkan vatansızlık) gösterilmektedir.

          Yabancı, yaşadığı devlete vatandaşlık bağı olmayan, o devlete vatandaş olarak bağlı olmayan kişilerdir. YUKK 3.maddesinde, Türkiye’ye vatandaşlık bağı ile bağlı olmayan kişiler yabancı olarak tanımlanmaktadır. Aynı zamanda vatansızlar da yabancı kapsamında değerlendirilmektedir.

          II. VATANSIZLIĞIN ÖNLENMESİ

          Vatansızlığın ortaya çıkaracağı bazı sakıncaları kısaca ifade etmemiz gerekirse;

– Kişinin hukuki işlemlerinin geçerli olup olmadığının saptanmasında (ehliyetinin), ulusal hukuku bulunmaması sorun yaratacaktır,

– Kişi, bulunduğu hiçbir devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olmadığı için, her devletten sınır dışı edilebilecektir,

– Kişi, hiçbir devletin diplomatik korumasından yararlanamayacaktır.

– Devlet açısından, ülkesinde yaşayan kişinin, vatandaş olmaması nedeniyle, askerlik gibi vatandaşlık “hak ve ödevleri”ni yerine getirmemesi sorun teşkil edecektir.

          Her ne kadar, herkesin vatandaşlığı olması gerektiği ilkesi genel geçerli kabul edilse de, fiili olarak bunun sağlandığı söylenememektedir. Vatansızlığın önlenmesine ilişkin olarak BM tarafından, Ekonomik ve Sosyal Konseyce kabul edilen tavsiyeler ile hükümetlere “öğütler” verilmekte, diğer yandan da vatansızlığın önlenmesi amacı ile çok taraflı sözleşmeler yapılmaktadır.

          III. TÜRK VATANDAŞLIĞININ KAYBI

          A. GENEL OLARAK

          Türk Hukukunda vatandaşlığın kaybı “yetkili makam kararı” ve “seçme hakkının kullanılması” ile gerçekleşir. Yetkili makam kararıyla kaybı; “çıkma”, “kaybettirme” ve “vatandaşlığa alınma kararının iptali” ile mümkün olmaktadır. Seçme hakkı ile kayıp ise kanunda öngörülen şartların gerçekleşmesi ile mümkün olmaktadır.

         Türk vatandaşlığının kaybedilmesinde vatansızlığın önlenmesi, hukuki düzenlemeler ve uluslararası standartlar çerçevesinde adil ve dengeli bir süreçle, bireylerin haklarını koruyarak, vatandaşlık hukukunun insan haklarına uygun bir şekilde uygulanmasını temin eder. Türk vatandaşlığının kaybına ilişkin düzenlemeleri incelerken vatandaşlık hukukunun direktif ilkeleri olan “herkesin mutlaka bir vatandaşlığı olmalıdır”, “herkes vatandaşlığını değiştirmekte serbest olmalıdır”, “kimse keyfi olarak vatandaşlıktan çıkarılmamalıdır” ilkelerinin göz önünde tutulduğu görülmektedir.  Milletlerarası sözleşmeler ve vatandaşlık hukukundaki temel ilkelerin hedefi, hiç kimsenin keyfi olarak vatandaşlığından yoksun bırakılmaması ve vatansızlığın önlenmesidir.

          Vatandaşlık kanunları vatandaşlığın kaybını iki grupta toplamıştır. Bunlardan birincisi “Yetkili makam kararı ile kaybı halleri” ikincisi ise kişinin iradesine bağlı olarak “seçme hakkının kullanılmasıyla kaybı halleridir”.

          Türk vatandaşlığı kanununda vatandaşlığın kaybı kişinin “iradesi” ve “iradesi dışı” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İlk olarak kişi, vatandaşlık bağı ile bağlı olduğu devletin vatandaşlığından çıkması mümkündür. Bu halde kişi, iradesini kanunun öngördüğü şekilde beyan etmekle, vatandaşlık bağı ile bağlandığı eski devletin vatandaşlığından ayrılabilir. Ancak kişiye bu hakkını kullanarak vatansız kalma hakkı tanınmamaktadır.

          İkinci olarak, devlet kişiyi kendi vatandaşlığında istemeyebilir. Kişi devlete olan bağlılığını yitirmiş ise ya da başka bir ifade ile vatandaşlıktan doğan mükellefiyetlerini yerine getirmiyorsa, devlet kişiyi vatandaşlığında istemeyebilir.  Kanun kişinin iradesine bağlı olarak Türk vatandaşlığından ayrılması sonucunu doğuran kayıp halleri 2’ye ayrılmıştır. Bunlar “izin almak suretiyle Türk vatandaşlığından çıkmak” ve “seçme hakkını kullanarak Türk vatandaşlığından çıkmaktır”. Bu hallerde kişi kanunda öngörülmüş şartların gerçekleşmesi ve Türk vatandaşlığından ayrılma yönünde irade beyanında bulunmasıyla Türk vatandaşlığından ayrılmaktadır.

          B. TÜRK VATANDAŞLIĞININ KAYBINDA VATANSIZLIĞIN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

          Bu çalışmamızın konusu Türk vatandaşlığının kaybında vatansızlığın önlenmesi olduğundan, sırasıyla Türk vatandaşlığının kaybı hallerini açıklayarak çıkmada vatansızlığın önlenmesine ilişkin düzenlemeler, TV kaybettirilmesinde vatansızlığın önlenmesine ilişkin düzenlemeler, Türk vatandaşlığının iptalinde vatansızlığın önlenmesine ilişkin düzenlemeler ve son olarak da seçme hakkının kullanılmasında vatansızlığın önlenmesini ilişkin düzenlemeleri açıklayacağız.

          1. TÜRK VATANDAŞLIĞINDAN ÇIKMADA VATANSIZLIĞIN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

          Herkes vatandaşlığını değiştirmede serbest olmalı ve herkesin sadece bir vatandaşlığı olmalıdır, ilkelerini gerçekleştirmek üzere vatandaşlık kanunlarınca fertlere “çıkma” yoluyla vatandaşlıktan ayrılma imkânı tanınmaktadır. Çıkma, ilginin iradesi ve yetkili makamın kararıyla gerçekleşen bir kayıp halidir. Bu halde kişi, kanunda belirtilen şartları yerine getirmişse vatandaşlıktan çıkmayı talep edebilir, yetkili makamda bu şartların yerine geldiğini tespit eder ve çıkmayı uygun görürse, çıkma iznini verir. Çıkmada önemli olan vatandaşlıktan ayrılmak isteyen kişinin vatansız kalmamasıdır. Dolayısıyla kişilere vatandaşlığını değiştirme serbestisi, vatansız kalmama şartıyla tanınmıştır.

          Türk Vatandaşlık Kanunu’nun çıkma ile ilgili hükümleri değişik tarihlerde değişikliğe uğramıştır. TVK’nın çıkmaya ilişkin hükümleri aynı zamanda Türk vatandaşlığını muhafaza ederek yabancı devlet vatandaşlığını kazanma iznini de düzenlemektedir (m. 22/III). TVK’nın yapısı gereği önce çıkmanın şartları, sonra müracaat makamı, çıkma izin belgeleri ve son olarak da çıkmanın hükmü ele alınmış, çıkmanın kişi ile eş ve çocukları bakımından sonuçları kanunun “kaybın sonuçları” başlığı altında üç ayrı hükümle düzenlenmiştir (m. 29, 31 ve 32) .

          5901 sayılı Türk Vatandaşlık Kanunun “Türk Vatandaşlığından Çıkma” başlığını taşıyan 25. maddesine göre Türk vatandaşlığından çıkmak için izin isteyen kişilere, aşağıdaki 4 şartı birlikte taşımaları durumunda İçişleri Bakanlığı tarafından çıkma izni veya çıkma belgesi verilebileceği düzenlenmiştir. 25. maddede aranan şartlar bir ekleme haricinde yürürlükten kaldırılan 403 sayılı kanununun konuya ilişkin hükmüne paralel olarak düzenlenmiştir. Madde 25’e göre Türk vatandaşlığından çıkma için aranan şartlar şunlardır.

1. Ergin ve Ayırt Etme Gücüne Sahip Olmak (m. 25/a)

2. Yabancı Bir Devlet Vatandaşlığını Kazanmış Olmak veya Kazanacağına İlişkin İnandırıcı Belirtiler Bulunmak (m. 25/b)

3. Herhangi Bir Suç veya Askerlik Hizmeti Nedeniyle Aranan Kişilerden Olmamak (m. 25/c)

4. Hakkında Herhangi Bir Mali ve Cezai Tahdit Bulunmamak (m. 25/ç)

          Vatandaşlıktan çıkma, Türk Hukukunda, 5901 sayılı TVK md. 25- 28’de düzenleme altına alınmaktadır. “Vatandaşlıktan Çıkma” başlıklı md. 25/b’de, “Yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanmış olmak veya kazanacağına ilişkin inandırıcı belirtiler bulunmak.” hükmü yer almaktadır. “Türk vatandaşlığından çıkma belgeleri” başlıklı md. 26/1’de yer alan hükümde ise, “…yabancı bir devlet vatandaşlığını kazandığını belgeleyenlere…” şeklinde bir ifade yer almakta ve vatandaşlıktan çıkma belgesinin ancak yabancı bir devlet vatandaşlığını kazandığını belgeleyenlere verilebileceği düzenleme altına alınmaktadır. Bu düzenlemeler, vatandaşlıktan çıkarak, bir başka devlet vatandaşlığına geçmek isteyen kişinin, ancak diğer devlet vatandaşlığını kazanmasının ardından vatandaşlıktan çıkabilmesini; bu sayede de, vatansız kalması ihtimalinin önüne geçmeyi hedeflemektedir.

          Başka bir ifadeyle Kanun koyucu vatandaşlıktan çıkma müessesini düzenlerken, “herkes vatandaşlığını değiştirmede serbest olmalıdır” ilkesinden hareket etmiş olmakla beraber, madde 25/b’de yer vermiş olduğu bu şart ile vatandaşlıktan çıkan kişinin vatansızlığın önlenmesi müessesesini işletmek istemiştir. İşte bu iki amacın birleştiği bu şartta iki ayrı ihtimal öngörülmüştür. Birinci ihtimalde Türk vatandaşlığından çıkmak isteyen kişi, öncesinde yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanmış bulunmaktadır. 403 sayılı mülga Vatandaşlık Kanunundan farklı olarak 5901 sayılı Türk Vatandaşlık Kanununda izin almadan başka bir devlet vatandaşlığını kazanmış olmak Türk vatandaşlığının cezai nitelikte olan kaybetme nedenleri arasında yer almamaktadır. Kişi bu şekilde çifte vatandaşlığa sahip olabilmektedir (TVK m. 44). Ancak kişi başka bir devletin vatandaşlığını kazanmış olmakla beraber Türk vatandaşlığından da çıkmak istiyorsa, çıkma talebinde bulunması gerekir. Kişinin çıkma talebinde bulunabilmesi için yabancı devlet vatandaşlığını ne şekilde (ister iradi ister iradesi dışında) kazanmış olduğunun hiçbir önemi yoktur. Kanunun 25/b maddesinde yer verilen ikinci ihtimalde ise, Türk vatandaşlığından çıkmak isteyen kişi henüz başka bir devlet vatandaşlığını kazanmamış olmakla beraber, kazanacağına ilişkin inandırıcı belirtilerin bulunması durumudur. Burada amaç kişinin Türk vatandaşlığından çıkması ile vatansızlığın önlenmesi müessesesinin devreye girmesidir. Ancak kanunda kişinin çıkma izni alabilmesi için aranan “yabancı bir devletin vatandaşlığını kazanacağına ilişkin inandırıcı belirtiler” in neler olabileceğine ilişkin herhangi bir açıklık yoktur.

          Türk vatandaşlığından çıkma izni almak suretiyle çıkan ve yabancı statüsüne geçen, kişinin kendisidir. Bu sebeple kişinin Türk vatandaşlığını kaybetmesi eşinin vatandaşlığına tesir etmez. Türk vatandaşlığını kaybeden kişinin çocuğu bakımından ise durum iki ihtimale göre sade ve açık olarak kanunda düzenlenmiştir. Buna göre, eğer anne ve baba çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını birlikte kaybederlerse, çocukları da Türk vatandaşlığını kaybeder.

          Buna karşın eşlerden sadece birinin çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybetmesi durumunda ise, “Türk vatandaşlığını kaybeden ana ya da babanın talebinin bulunması ve diğer eşin de muvafakat etmesi halinde çocukları da kendileri ile birlikte Türk vatandaşlığını kaybeder. Muvafakat verilmemesi halinde hâkim kararına göre işlem” yapılacağı kabul edilmiştir (m. 27/2). Çocuğun Türk vatandaşlığından çıkan kişinin velayetinde olup olmamasının bir önemi yoktur. Türk vatandaşlığından çıkan eş, velayetin kimde olduğuna bakılmaksızın çocuğun da kendisi ile birlikte Türk vatandaşlığından çıkmasını talep ediyorsa eşinin muvafakatini alacaktır. Ancak, eşin muvafakat etmemesi durumunda, mahkemeden alınacak karara göre işlem yapılacaktır.

          Mahkeme vereceği kararda kural olarak Türk vatandaşlığından ayrılmanın çocuğun menfaatine olup olmadığını araştıracaktır. Yetkili mahkeme, davalının yerleşim yeri Asliye mahkemesidir (HMK m. 6). Ayrıca kanuna göre, “Vatandaşlığın kaybı, çocukları vatansız kılacak ise bu madde hükümleri uygulanmaz” (m. 27/3). Buna göre, çocuğun anne ve/veya babasına bağlı olarak Türk vatandaşlığından ayrılması, onlara bağlı olarak yabancı devlet vatandaşlığını kazanması şartına bağlanmıştır. Bu yolla vatansız kalmaları ihtimal ve tehlikesine karşı çocukların korunması amaçlanmıştır.

          2. TÜRK VATANDAŞLIĞINI KAYBETTİRMEDE VATANSIZLIĞIN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

          Kaybettirme yetkili makam kararıyla vatandaşlığın kaybının bir diğer yoludur. Kaybettirme yolu ile vatandaşlığın kaybında kişinin talebi söz konusu değildir. Türk Vatandaşlık Kanunu’nun 29. maddesinde;

1. Cumhurbaşkanı kararı ile aşağıda belirtilen eylemde bulundukları resmi makamlarca tespit edilen kişilerin Türk vatandaşlığı kaybettirilir.

a) “Yabancı bir devlette, Türkiye’nin menfaatlerine uymayan herhangi bir hizmetinde bulunup da görevi bırakmaları kendilerine yurt içinde mülki idare amirleri yurt dışında ise dış temsilciler tarafından bildirilmesine rağmen, 3 aydan az olmamak üzere verilecek süre zarfında kendi istekleriyle bu görevi bırakmayanlar”,

b) “Cumhurbaşkanı’nın izni olmadan Türkiye ile savaş halinde bulunan bir devlette her türlü hizmette kendi istekleri ile çalışmaya devam edenler”,

c) “İzin almadan başka bir devlet hizmetinde gönüllü askerlik yapanlar”,

Hakkında Cumhurbaşkanı’nın kaybettirme kararı verilebileceği düzenlenmiştir.

          Sonuç olarak Türk vatandaşlığının kaybettirilmesi, Cumhurbaşkanı’nın kararıyla olmaktadır. Vatandaşlığın kaybı ile ilgili verilmiş kararın Resmi Gazetede yayımlandığı andan itibaren kişi vatandaşlığını kaybetmiş olacaktır. Bu tarihten itibaren kişi yabancı statüsüne sahiptir .Kaybettirme niteliği itibarıyla cezai nitelikte bir işlem olmaktadır. Eşe etkisi olmadığı gibi çocuklarında vatandaşlığın etki etmemektedir.

          Kısaca vatandaşlığın kaybında yetkili makam kararıyla kaybettirme cezai nitelikte bir işlem olduğundan kişinin vatandaşlıktan çıkarıldığında vatansız kalıp kalmayacağı göz önüne alınmaz. Yani kişinin vatansız kalacak olması kaybettirmeye engel bir durum değildir.

          3. TÜRK VATANDAŞLIĞINI İPTALDE VATANSIZLIĞIN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

          Birleşmiş Milletler Sözleşmesine göre, kişi vatansız kalacaksa, Sözleşen devletin vatandaşlığından mahrum bırakılamaz (CRS m.8/1). Hüküm, vatandaşlık hakkına ve vatandaşlığın devamlılığı ilkesine vurgu yapmaktadır. Şu halde, Sözleşme, çifte veya çok vatandaş olmayan kişinin, Sözleşen devlet vatandaşlığından mahrum bırakılmasını, kural olarak, kabul etmemektedir.

          BM Sözleşmesinde ‘Bir Sözleşmeci Devlet, hiç kimseyi vatansız duruma düşürecek biçimde vatandaşlıktan çıkaramaz” hükmü düzenlenmiştir. Sözleşmenin Türkçe metninde çıkarma ifadesi yer almışsa da orijinal metinde yer alan deprivation kelimesi, bu Sözleşme bağlamında, bize göre, tüm irade dışı kayıp hallerini ifade edecek bir kapsamda anlaşılmalıdır. Nitekim Sözleşmenin m.8/4 hükmünün İngilizce orijinal metninde yer alan deprivation kelimesi, m.8/2 ve m.8/3’te yer alan irade dışı kayıp sebeplerinin tamamını ifade edecek bir kapsamda kullanılmıştır. Ayrıca, sözleşmenin 6. maddenin Türkçe metninde ise, deprivation kelimesinin karşılığı olarak “elinden alınma” ifadesinin yer aldığı göze çarpmaktadır. Olması gereken, Türkçe metinde, deprivation karşılığı olarak ya aynı ifadenin (elinden alınma) ya da mahrum bırakma gibi daha uygun bir ifadenin kullanılmasıdır. Sekizinci maddenin 2. ve 3. fıkralarında, birinci fıkradaki kurala çeşitli istisnalar getirilmiştir. Bunlar aynı zamanda vatandaşlığın devamlılığı ilkesinin istisnalarıdır.

          Sözleşme, yalan beyan (misrepresentation) ve hile (fraud) hallerinde Sözleşen devletlerin, vatansız kalma hukukȋ sonucunu gözetmeden, ilgiliyi vatandaşlıktan mahrum bırakabileceklerini kabul eder (CRS m.8/2-b). Şu halde, yalan beyan ve hile hallerinde, Sözleşmenin vatansızlığı azaltma amacı bulunmamakta; vatandaşlığın devamlılığı ilkesi gözetilmemektedir.

          Yetkili makam kararıyla vatandaşlığa alınan kişinin devlete yalan beyanda bulunması veya önemli hususları gizlemesi nedeniyle vatandaşlığın sona erdirilmesi müessesesi birçok devletin vatandaşlık kanununda da kabul edilmiştir.

          Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi bu durumu vatandaşlığı sona erdiren hallerden birisi olarak düzenlemiş ve vatandaşlığın sona erdirilmesi halinde ilgilinin vatansız kalması ihtimali göz ardı edilmiştir (m. 7/3). Başka bir deyişle vatandaşlığı kazanılan devleti aldatma, vatandaşlık bağını zayıflatan önemli bir husus olarak kabul edilmiş ve devleti aldatan kişinin korunmaya değer menfaatinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenle de ilgilinin vatansız duruma düşmesi, vatandaşlığın sona erdirilmesine engel olmamalıdır.

          Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin Türkiye bakımından yürürlüğe girmesiyle birlikte ise, ilgilinin başvurusuna dâhil edilerek vatandaşlık kazanmış kadın eş ve çocuklar, “hâli hazırda başka bir devletin vatandaşlığına sahip olmadıkları ya da kazanmadıkları sürece” iptal kararı bunlar hakkında hukukȋ sonuç doğurmayacaktır. Şu halde, Sözleşmenin 6. maddesinin, bu kişilerin vatandaşlığının devamına hizmet edeceği kanaatindeyiz. Bu eksiklik, Sözleşmenin hedeflediği vatansızlığınönlenmesi amacını zedeleyici de değildir. Bu görüş benimsenirse, Türk Vatandaşlığı Kanunu m.32/1’e aşağıdaki önerimize benzer şekilde ikinci bir cümle eklenmesi yeterli olacaktır.

          Buna göre: “İptal kararı, karar tarihinden itibaren hüküm ifade eder. İptal kararı, ilgili kişiye bağlı olarak Türk vatandaşlığını kazanmış eş ve çocuklar hakkında da uygulanır. Bu fıkra gereği vatandaşlığın kaybı neticesinde vatansız kalacak eş ve çocuklar hakkında iptal kararı uygulanmaz.”Kanaatimizce bu şekilde madde metnine ekleme yapılması daha uygun olacaktır.

          4. SEÇME HAKKININ KULLANILMASINDA VATANSIZLIĞIN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

          Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi’nin 8. maddesine göre, akit devletler ilgiliye vatansız kalmamak şartıyla vatandaşlıktan ayrılma hakkını tanımalıdırlar. Vatandaşlık hukukunda kişilere tanınan kendi istekleriyle vatandaşlıktan ayrılma yollarından birisi de seçme hakkını kullanarak vatandaşlıktan ayrılmadır. Seçme hakkıyla vatandaşlığın kaybı, kanunda belirtilen kişilerin yine kanunda belirtilen şartlar altında yetkili bir makamın kararına ihtiyaç olmaksızın, sadece kendi irade beyanlarıyla vatandaşlıklarının sona ermesidir. Seçme hakkının kullanılması bir irade beyanıyla gerçekleşmekte ve vatandaşlık değişikliğine yol açmaktadır. Bu yol, “herkesin sadece bir vatandaşlığı olması” ve “herkesin vatandaşlığını değiştirmekte serbest olması, kimseye zorla vatandaşlık yüklenememesi” direktif ilkelerinin sonucu olarak vatandaşlık kanunlarında düzenlenmektedir. Böylece çok vatandaşlık hallerinin azaltılmasına katkıda bulunulmuş olmaktadır. Ayrıca kişilere tanınan bu hak ile kişi vatandaşı olmak istediği devleti kendisi belirleme imkânına sahip olmaktadır.

          Türk Vatandaşlık Kanununda, belirli şartları taşıyan Türk vatandaşı çocukların, ergin olmalarından itibaren 3 yıl içerisinde seçme hakkını kullanarak vatandaşlıktan çıkabileceklerini kabul etmiştir. Bunun yanı sıra seçme hakkıyla vatandaşlıktan çıkan kişilerin vatansız kalmamaları şartı da aranmaktadır (m.34).

          Vatandaşlık kanununun 34. maddesinde, seçme hakkını kullanarak Türk vatandaşlığından çıkabilenler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

– “Babasından ve annesinden dolayı soy bağı sebebiyle doğumla Türk vatandaşı olanlardan yabancı annesinin ve babasının vatandaşlığını doğumla ya da sonradan kazananlar” (m.34/1-a).   

– “Annesinden veya babasından dolayı soy bağı sebebiyle Türk vatandaşı olanlardan doğum yeri esasına göre başka devlet vatandaşlığını kazananlar” (m.34/1-b).

– “Türk vatandaşlığını evlat edinme yolu ile kazananlar” (TVK, 2009; m.34/1-c).

– “Doğum yeri esasına göre Türk vatandaşı oldukları halde, sonradan yabancı anne ve babasının vatandaşlığını kazananlar” (m.34/1-ç).

– “Türk vatandaşlığını herhangi bir şekilde kazanmış anne ve babasına bağlı olarak Türk vatandaşlığını kazananlar” (m.34/1-d).

          Yukarıda belirtilen hallerde kişiler ergin olmalarından itibaren üç yıl içerisinde Türk vatandaşlığından ayrılabileceklerdir. Seçme hakkının kullanılmasıyla Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerin eş ve çocuklarının durumu, vatandaşlıktan çıkma yoluyla ayrılanların eş ve çocukları gibidir. Yine Türk Vatandaşlık Kanununda ‘Yukarıdaki hükümler gereğince vatandaşlığın kaybı ilgiliyi vatansız kılacak ise seçme hakkı kullanılamaz’ şeklinde düzenleme yapılmıştır.

          SONUÇ

          Kişinin günlük yaşamında hukuki, siyasi ve ekonomik ilişkilere katılması bu ilişkilerin özelikle ister yurt dışı ister yurt içi olsun bir vatandaşlığa olan ihtiyacını hissettirmektedir. Kişinin vatansız olması hem kişi hem de devletler açısından büyük sıkıntılar doğurduğu için iki taraftan da istenmeyen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda vatandaşlık bağının olması önemini belirgin bir şekilde ortaya çıkarmıştır.

          Vatandaşlıktan çıkma, herkesin vatandaşlığını değiştirmede özgür olduğun bir sonucu olarak Türk Hukukunda kabul edilmiştir. Çıkma, vatandaşlığın kaybı yolları arasında en normal ve en fazla uygulama alanı bulunan yol olarak karşımıza çıktığı görülmektedir. Vatandaşlıktan beraber çıkan annenin ve babanın çocukları da Türk vatandaşlığı kaybetmesi meselesinde açıklık olup kanunun bu yönde değişikliğe gitmesi yerinde olmuştur. Bu sebeple 7196 sayılı kanunla getirilen değişiklikte anne ve babanın Türk vatandaşlığından birlikte çıkmaları çocukların vatandaşlığını etkilenemeyecek olması isabetli olmuştur. Eşlerden birinin izin alarak Türk vatandaşlığından çıkması ve talepte bulunmasıyla diğer eş de muvafakat ederse çocuklar kendileri ile birlikte Türk vatandaşlığını kaybeder. Muvafakat edilmemesi durumunda mahkeme kararı esas alınacaktır. Çocuklar vatansız kalacak ise bu madde hükmü uygulanmamaktadır.

          Vatandaşlıktan çıkma, herkesin vatandaşlığını değiştirmede özgür olduğun bir sonucu olarak Türk Hukukunda kabul edilmiştir. Çıkma, vatandaşlığın kaybı yolları arasında en normal ve en fazla uygulama alanı bulunan yol olarak karşımıza çıktığı görülmektedir. Vatandaşlıktan beraber çıkan annenin ve babanın çocukları da Türk vatandaşlığı kaybetmesi meselesinde açıklık olup kanunun bu yönde değişikliğe gitmesi yerinde olmuştur. Bu sebeple 7196 sayılı kanunla getirilen değişiklikte anne ve babanın Türk vatandaşlığından birlikte çıkmaları çocukların vatandaşlığını etkilenemeyecek olması isabetli olmuştur. Eşlerden birinin izin alarak Türk vatandaşlığından çıkması ve talepte bulunmasıyla diğer eş de muvafakat ederse çocuklar kendileri ile birlikte Türk vatandaşlığını kaybeder. Muvafakat edilmemesi durumunda mahkeme kararı esas alınacaktır. Çocuklar vatansız kalacak ise bu madde hükmü uygulanmamaktadır.

          Türk vatandaşlığının yetkili makam kararıyla kaybettirilmesi cezai bir işlem olması nedeniyle kişinin vatansız kalıp kalmaması dikkate alınmamaktadır. Yetkili makam kararıyla vatandaşlığa alınan kişinin devlete yalan beyanda bulunması veya önemli hususları gizlemesi nedeniyle vatandaşlığın sona erdirilmesi halinde de kişinin vatansız kalması ihtimali göz ardı edilmiştir. Seçme hakkının kullanılarak vatandaşlığın kaybında da ilgiliye vatansız kalmamak şartıyla vatandaşlıktan ayrılma hakkını tanımıştır. Bu düzenlemeler kanaatimizce yerinde yapılmış düzenlemelerdir.

          Devletler vatandaşlık kanunlarını hazırlarken “çifte vatandaşlık halleri önlenmeli” ve “kimse vatansızlık durumunu düşürülmemelidir” ilkelerini dikkate alması gerekmektedir. Ancak devletler kendi çıkarları doğrultunda bu ilkeleri ihlal ettiği görülmektedir.  

          Sonuç olarak vatandaşlık devletin egemenlik hakkını geniş kullandığı alanlardan biridir. Buna esasen vatandaşlığın kazanılması veya kaybında devletin takdir hakkının olması şüphesizdir. Devletin de bu hakkı sınırsız kullanmayacağı aşikârdır. Bu sebeple devlet takdir yetkisinin kötüye kullanılmaması gereği de açıktır.  Bu halde vatansızlığın önlenmesi önemli bir önleyici adalet sistemi olması hasebiyle hukuk düzeninde etkin bir rol oynamakta olup vatansızlığın önlenmesi adına yapılacak çalışmalar da hukukun gelişmesine katkı sağlayacaktır.

 

Diğer yazılarımıza göz atmak için linke tıklayabilirsiniz.

Av.Harun Ümit Eren

Stj.Av.Abdurrahman Baştan

Sosyal Medyada Bizi Takip edin
https://www.facebook.com/kapitalhukuk
https://twitter.com/kapital_hukuk
https://www.instagram.com/kapitalhukuk/
https://tr.linkedin.com/company/kapi%CC%87tal-hukuk

 

KAYNAKÇA

AYBAY Rona, ÖZBEK Nimet, Vatandaşlık Hukuku, İstanbul 2015.

BÜDÜN Anıl, Batı Trakya Müslüman/Türk Azınlığın Sorunları ve Vatandaşlık/ Vatansızlık Sorunu, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi Ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Siyaset Bilimi Ve Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Edirne, 2019.

DOĞAN Vahit, Türk Vatandaşlık Hukuku, Ankara, 2016, Savaş.

DOLUNAY Ayhan, Vatandaşlık Hukuku Temel İlkelerinin Türk Hukuku Ve Kıbrıs Türk Hukuku Açısından Değerlendirilmesi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2016 (122), 369-416.

ERDEM Bahattin Bahadır, Türk Vatandaşlık Hukuku, 2. Baskı, İstanbul, 2011.

GÜNGÖR Gülin, Vatansızlığın Azaltılmasına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin Bazı Hükümlerinin 5901 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu Üzerindeki Etkisi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 63 (3) 2014, 479-507.

NOMER Ergin, Türk Vatandaşlık Hukuku, İstanbul, Filiz Yayınevi,2017.

PERÇiN Gizem Ersen, Kuzey Kıbrıs ve Türk Vatandaşlık Hukuklarına ilişkin Bir Karşılaştırmalı Hukuk Çalışması. Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, 7(27), 215-244, 2016.

TANRIBİLİR Feriha Bilge, Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısının Vatandaşlığın Kaybına İlişkin Hükümleri, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 76, 2008, 27-63.

TOPÇUOĞLU Ali Aslan, Modern Hukuk ve İslam’da Vatandaşlık Kavramının Hukuki Temeli, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2012, 16, 185-216.

TURHAN Turgut, TANRIBİLİR B. Feriha, Vatandaşlık Hukuku Ders Notları, Ankara 2010.

TÜTÜNCÜBAŞI Uğur, Türk Vatandaşlığından Çıkma Ve 6304 Sayılı Kanun Kapsamında Türk Vatandaşlığından Çıkanların Hakları (Yeni “Mavi Kart” Uygulaması), Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 2, 2011, (Basım Yılı: 2013), s.153-194.

Son Yazılar

Hukuki Yardım Al

Danışmak istediğiniz her konuda bize ulaşın!

BİZE ULAŞIN