MAL REJİMİ VE TASFİYESİ

Mal Rejimi Nedir?

Türk hukukunda eşler arasındaki mal rejimleri TMK m. 202 vd. hükümlerinde düzenlenmiştir. TMK’nin 202. maddesine göre eşler arasında yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılmadır. Eşler kanunla belirlenmiş olan diğer seçimlik mal rejimlerini, mal rejimi sözleşmesiyle kabul edebilirler. Bu sözleşme, noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır. 

Türk Medeni Kanunu’nda edinilmiş mallara katılma rejimine ek olarak düzenlenen seçimlik mal rejimleri; mal ayrılığı rejimi (TMK m. 242 vd.), paylaşmalı mal ayrılığı rejimi (TMK m. 244 vd.) ve mal ortaklığı rejimidir (TMK m. 256 vd.). 

Burada mal rejimlerini kısaca açıklamak gerekecektir. 

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi

Edinilmiş mallara katılma, eşlerin sözleşme yaparak tabi olabilecekleri gibi eşlerin aralarında herhangi bir sözleşme yapmadan da tabi oldukları yasal mal rejimidir. Bu rejim, eşlerin evlilik birliği süresince edindikleri malların mal rejiminin tasfiyesine dahil olacağı anlamını taşır. Eşlerin kişisel malları mal rejiminin tasfiyesi sırasında dikkate alınmaz. TMK m. 219 ve m. 220’de edinilmiş mallar ve kişisel malların neler olduğu hükme bağlanmıştır. TMK m. 221 hükmüne göre m. 220’de kanun gereği sayılan kişisel malların yanında eşler arasındaki bir sözleşme ile de kişisel mallar belirlenebilir. Buna göre; 

   TMK m. 219 gereğince edinilmiş mallar (sınırlı sayıda sayılmamıştır):

– Eşlerden birinin çalışmasının karşılığı olan edimler,

– Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,

– Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, 

– Kişisel mallarının gelirleri, 

– Edinilmiş malların yerine geçen değerler.

TMK m. 220 gereğince kişisel mallar: 

– Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, 

– Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,

– Manevî tazminat alacakları, 

– Kişisel mallar yerine geçen değerler.

Mal Ayrılığı Rejimi

Mal ayrılığı rejiminde eşlerin kişisel malları söz konusudur, eşlerin edinilmiş malları burada mevcut değildir. Eşlerden her biri şahsi malları ve borçlarından sorumludur. Boşanma sonrasında gerçek anlamda bir mal rejiminin tasfiyesinden bahsetmek mümkün olmamaktır. TMK m. 242 hükmüne göre eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur. Diğer eş, eşin mallarının yönetimine müdahalede bulunamaz. TMK m. 245’e göre eşlerden biri, diğer eşe mallarının yönetimini bırakabilir bu durumda eşler arasında bir vekalet ilişkisi kurulmuş olur. Mal ayrılığı rejiminde, bir malın kendisine ait olduğunu iddia eden eş bunu ispatla yükümlüdür.

Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi

TMK m. 250 gereğince, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi kurulduktan sonra edinilen ve ailenin ortak kullanımına özgülenen ve ailenin ekonomik geleceğini güvence altına almak için yapılan yatırımlar mal rejimi sona erince eşler arasında eşit olarak paylaştırılır. 

Manevi tazminat alacakları, miras yoluyla edinilen mallar, karşılıksız kazandırmalar, sağlararası veya ölüme bağlı tasarruflardan elde edilen mallar için bu hüküm uygulanmaz. Mal ayrılığı rejiminde olduğu gibi eşlerden her biri kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur. 

Mal Ortaklığı Rejimi

Mal ortaklığı rejiminde bir nevi elbirliği ile mülkiyet söz konusu olur. Eşlerin kişisel malı sayılanlar dışında tüm mallar ortaklık mallarına dahildir. 

Olağanüstü Mal Rejimi

Kanunda sayılan haklı sebeplerin varlığı halinde, mahkeme kararı ile mevcutta bulunan mal rejimi mal ayrılığına çevrilebilir. Bu haklı sebepler TMK m. 206’da sayılmıştır (sınırlı sayıda değildir):

– Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması, 

– Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması, 

– Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi, 

– Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması, 

– Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.

Mal Rejiminin Tasfiyesi Nedir?

Mal rejiminin tasfiyesine başlanması için öncelikle mal rejiminin sona ermesi gerekir. Mal rejimi, evliliğin butlanı, boşanma, eşlerin seçimlik rejimlerden birini seçmesi veya mahkemenin olağanüstü mal rejimi kararı ile mal ayrılığı rejimine geçilmesi durumlarında dava tarihinden itibaren sona ermiş sayılır. Ölüm halinde ise ölüm tarihi mal rejiminin sona erme tarihidir. Mal rejimi sona erdikten sonra edinilen mallar tasfiyeye konu olmaz.

Ölüm halinde mirasçılar tasfiye davası açabilir. Tarafların mal rejiminin tasfiyesi için aralarında anlaşabilecekleri gibi tarafların da mal rejiminin tasfiyesi davası açması mümkündür. Mal rejiminin tasfiyesi davası boşanma veya evliliğin iptali davası ile farklı davalar olarak aynı zamanda açılırlarsa mal rejiminin tasfiyesinde görevli mahkeme boşanma davasını bekletici mesele yaparak davanın sonuçlanmasını bekleyecektir.

Konuyla alakalı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 27.06.2012 tarihli 2012/420 K. no’lu kararı ‘’…Boşanma davasıyla birlikte ya da ayrı ayrı boşanma ve mal rejimi davaları açılmış ise boşanma kararı kesinleşmedikçe mal rejimi tasfiyesinin yapılamayacağı gözetilerek açılan mal rejimi davasının boşanma davasının sonucunun beklenmesi ve bekletici mesele yapılması öngörülmüştür…’’

Tasfiye davasını ölüm halinde sağ kalan eş ve mirasçıları açabilir. Boşanma veya evliliğin iptali hali söz konusuysa eşlerden biri diğer eşe karşı tasfiye davası açabilir. Mal rejimi tasfiyesi davasında görevli mahkeme aile mahkemeleri olup yetkili mahkeme ölüm halinde ölenin son yerleşim yeri mahkemesi, boşanma veya evliliğin iptali halinde eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi ya da son altı aydır birlikte oturdukları yer mahkemesi, diğer hallerde ise davalının yerleşim yeri mahkemesidir.

Eski Medeni Kanun’da yasal mal rejimi, mal ayrılığıydı. Yeni TMK ile birlikte yasal mal rejimi edinilmiş mal rejimi olarak kabul etmiştir. TMK’nin yürürlük tarihi olan 01.01.2002’den önce satın alınan mallar kimin üzerine kayıtlıysa mal rejiminin tasfiyesi sonrasında da mal ayrılığı rejimi gereği, mal o kişinin şahsi malı olarak kalmaya devam edecektir.  

Artık değere katılma alacağının nasıl hesaplanacağı TMK m.231’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre; artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır.

Ölüm Halinde Mal Rejiminin Tasfiyesi

Eşler arasında yasal mal rejimi (edinilmiş mallara katılma) olduğu takdirde öncelikle edinilmiş mallara katılma rejimi tasfiye edilir. Bu tasfiye ile birlikte eşlerin katılma alacakları belirlenmiş olur. Sonrasında ise ölen eşin terekesi tasfiye edilir.

Eğer eşler arasında mal ayrılığı rejimi mevcutsa sağ kalan eşin katılma alacağı hakkı doğmaz çünkü mal ayrılığı rejiminde eşlerin kendi malları kişisel mal sayılır. Ancak TMK m. 227 gereği eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur.

Mal rejiminin tasfiyesi davasının zamanaşımı süresi on yıldır. Bu sebeple katılma alacağı ve değer artış payı davalarının zamanaşımı da eşin ölüm tarihinden itibaren on yıl olacaktır.

Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi mevcut olduğu takdirde, katılma alacağı ve değer artış payı alacağının dava yoluyla miras paylaşılmadan önce talep edilmesi gerekir. Talep edilmeden bu alacaklara re ’sen hükmedilemez. Katılma alacağı ve değer artış payı alacağının dava yoluyla talep edildiği durumlarda, önce sağ kalan eşin bu alacakları düşülür sonrasında miras paylaştırılır. Eğer terekenin tasfiyesi davası açıldıktan sonra katılma alacağı davası açılırsa terekenin tasfiyesine bakan mahkeme hüküm kurmak için katılma alacağı davasının sonucunu bekler. Bir diğer deyişle katılma alacağı davası, terekenin tasfiyesi davasında bekletici mesele olur.

Yargıtay edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesini terekenin paylaştırılmasında ön koşul olarak görmektedir. 8. Hukuk Dairesi’nin 24.06.2014 tarihli, 2014/5192 E. , 2014/13289 K. no’lu kararında:  “ Ölümle sona eren edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi, ölen eşin terekesinin paylaşılmasının bir ön koşulu olarak ortaya çıkmaktadır. Katılma alacağı terekenin öncelikle ve peşin ödenmesi gereken borçlar arasında yer almaktadır. ”

Miras bırakanın tek mirasçısı eşi olduğu durumlarda alacaklı ve borçlu sıfatları birleşeceğinden katılma alacağı da son bulacaktır.

İhtiyati Tedbir Nedir?

İhtiyati tedbir HMK’de düzenlenen geçici koruma tedbirlerinden biridir. HMK m. 389’a göre ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi için mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkânsız hâle gelmesi veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğmasından endişe edilmesi hallerinin mevcut olması gerekir. İhtiyati tedbir dava açılmadan ya da dava görüldüğü sırada dilekçe ile ve teminat yatırılarak talep edilebilir. HMK m. 391/3 gereğince ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı gerekçeli olarak verilir ve bu karşı kanun yoluna gidilmesi mümkündür.

Mal Rejiminin Tasfiyesinde İhtiyati Tedbir

Mal rejiminin tasfiyesi davalarında ihtiyati tedbir talep edilebilmesi mümkündür. Burada boşanma davası sürecinde karşı tarafın eşinden mal kaçırmaması amacıyla bir önlem olarak ihtiyati tedbir kararı mahkemece verilebilir. Mahkeme tarafların menfaatini de gözeterek ölçülü, hak ve alacak ile de orantılı bir ihtiyati tedbir kararı verir.

Yargı kararları bu konuda daha somut şekilde fikir sahibi olunması için uygun bir kaynak olacaktır:

  • Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 13.03.2012 tarihli 2012/1742 E. , 2012/1778 K. no’lu kararı “…Sayın Mahkeme de bu sebeplerle ihtiyati tedbir talebinin HMK.’nun 389 ve devamı maddeleri dikkate alınarak 391/3. maddesi gereğince uygun görür, taleplerin taşınmaz ve araçların sicil kayıtlarına başkasına devirlerinin önlenmesi yönünden davalı oldukları bildirilerek geçici hukuki koruma niteliğindeki ihtiyati tedbir kararı konulması gerekir…”
  • Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 16.05.2013 tarihli 2012/14087 E. , 2013/7383 K. no’lu kararı ‘’…Mahkemece, öncelikle davacı tarafın görülmekte olan davada tespitini talep ettiği alacak miktarı da göz önünde bulundurularak, hakkında ihtiyati tedbir talep edilen banka hesapları ile temyiz incelemesine konu bulunmayan ve üzerindeki ihtiyati tedbir devam eden taşınmaz payına ilişkin değerin gerekirse uzman bilirkişiye tespit ettirilerek, davanın lehine sonuçlanması durumunda davacı lehine hükmedilecek muhtemel talep miktarını ve faizini karşılayıp karşılamayacağı da dikkate alınarak, temyize konu banka hesaplarına dair tedbirin hesabın tamamına veya bir kısmına yönelik devam etmesi gerekip, gerekmediği değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, soyut gerekçe ve eksik incelemeyle banka hesapları üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesi doğru değildir…’

Avukat İzmir olarak, hukuki konularda size rehberlik etmek ve sorularınıza cevap vermek için buradayız. Diğer yazılarımıza göz atmak için linke tıklayabilirsiniz.

Stj. Av. İrem TÜRKOĞLU

Av. Merve YILMAZ

Sosyal Medyada Bizi Takip edin

https://www.facebook.com/kapitalhukuk

https://www.instagram.com/kapitalhukuk/

https://tr.linkedin.com/company/kapi%CC%87tal-hukuk

Son Yazılar

Hukuki Yardım Al

Danışmak istediğiniz her konuda bize ulaşın!

BİZE ULAŞIN