HİZMET TESPİTİ DAVASI

Öncelikle hukukumuzda tespit davasını tanımlamak gerekirse HMK 106’ya göre “Bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi” talepli davadır.

Hizmet tespiti davası da iş hukukundan kaynaklı olarak işçi ile işveren arasındaki hukuki ilişkinin varlığının tespiti konulu davadır. 4857 sayılı kanunun 8. maddesindeki tanıma göre, “iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.’’ Sosyal Güvenlik Hukukuna göre işveren, işçi ile arasındaki iş sözleşmesini Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmeli ve işçinin çalıştığı süre boyunca kurumun belirlediği prim bedelini kuruma ödemelidir. Zira Sosyal Güvenliğe göre toplumsal risklere karşı bireyin korunması için işçinin “sigortalı” olması gerekmektedir.

Bazen işveren, işçiyi kuruma bildirme yahut prim ödeme borcunu yerine getirmeyebilir. Bu durumda “Hizmet Tespiti” olarak adlandırılan dava türü karşımıza çıkmaktadır. Çünkü işçinin iş ilişkisi sona erdiğinde bile Sosyal Güvenlik Hukuku bakımından birtakım haklardan yararlanmak için belirli şartları sağlaması gerekmektedir ve bu şart çoğunlukla sigortalının hizmet süresi ile alakalıdır. Bu nedenle işçinin Soyal Güvenlik Hukukundan iş sözleşmesi sona erdiğinde dahi yararlanması için hizmet tespiti davaları önem taşımaktadır.

Hizmet tespit davasının hukukumuzdaki yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 86/9 hükmüdür. Madde hükmüne göre;

“Aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.”

Bu madde kapsamında, hizmet tespit davasıyla, mahkemeden, davacı işçi ile işveren arasında, hizmet sözleşmesine dayalı olarak, belli tarihler arasında ve belirli bir ücret karşılığında bir iş ilişkisinin mevcut olduğunun tespiti talep edilir. Bu tespit davasında işçinin belirttiği tarihler arasında çalıştığının ispat yükü işçi olan davacıya ait olup çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilmektedir.

Hizmet tespiti davalarında işçinin çalışma olgusunu ispatlamada kullandığı en güçlü delillerden biri de “tanık” delilidir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre görevi maddi gerçeği bulmak olan mahkemenin tanık delilinin tutarlılığını irdelemesi ve tanık beyanlarının somut olgulara dayanması gerekmektedir.

Hizmet Tespiti Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme Hangi Mahkemelerdir?

Görev bakımından hizmet tespiti davalarında İş Mahkemeleri görevlidir. İş mahkemelerinin olmadığı yerlerde ise dava Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılır ve bu mahkemeler İş Mahkemesi sıfatıyla davayı görür.

Yetki bakımından ise genel yetki kuralı olan davalının yerleşim yeri kuralı uygulanmaktadır. Ayrıca işin yapıldığı yer mahkemesinde de dava açılabilmektedir. Hizmet Tespiti davalarında işverenin yanı sıra Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı da husumet yöneltilmesi gerektiğinden Sosyal Güvenlik Kurumu il müdürlüklerinin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilmektedir.

Hizmet Tespiti Davalarında Hak Düşürücü Süre Var Mıdır?

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 86/9 maddesinde tanımlanan hizmet tespiti davasının açılması için işçiye belirli bir hak düşürücü süre tanımlanmıştır. Bu hak düşürücü süre 5 yıl olup tespiti istenen hizmet ilişkisinin sona ermesinden itibaren bu süre başlamaktadır. Bu sürenin kaçırılmaması işçinin hak kayıplarına uğramaması için önem arz etmektedir. Fakat Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Dairelerinin süreklilik kazanmış kararlarına göre hak düşürücü sürenin istisnai halleri de mevcuttur.

Hizmet Tespiti Davasının Sonuçları Nelerdir?

Hizmet Tespiti Davası açmış ve talebi doğrultusunda davası kabul edilen bir işçi bakımından işçinin artık Sosyal Güvenlik Kurumunda kayıtlı olan hizmet günlerine tespiti yapılan hizmet günleri de eklenmiş olur. İşçinin bu süre içerisinde primlerinin eksiksiz ödendiği kabul edilir. İşçinin SGK’dan yararlanmak istediği birtakım hakları bakımından da bu hizmet süresi de var kabul edilir ve ona göre bir hesaplama yoluna gidilir. İşveren bakımından ise bu durum birtakım yaptırımlara sebep olabilmektedir.

Hizmet tespiti davalarında hangi taraf olursanız olun yürütülen davada ve sonucunda hak kayıplarına uğramamak için mutlaka hukuki bir destek almayı unutmayın. İzmir avukat, hizmet tespiti davalarında size rehberlik ederek, hakkınızı en iyi şekilde savunmanıza yardımcı olabilirler.

Av. Özge Fakçı

Son Yazılar

Hukuki Yardım Al

Danışmak istediğiniz her konuda bize ulaşın!

BİZE ULAŞIN