TÜRKİYE’DE ALACAK TAHSİLATI

Bu yazımızda Türkiye’de alacak tahsilatı ve bunun yabancılar hukuku bakımından değerlendirilmesi yapılacaktır.

GİRİŞ

Dünya ticaretindeki artış ve Türk Lirası’nın son zamanlardaki değer kaybı, Türk şirketleri ile ticaret içerisinde olan uluslararası şirketlerin veya kişilerin alacak tahsilatı konusunda problem yaşamalarına sebebiyet vermiştir. Bu yazımızda hem Türk hem de yabancı şirketlerin ya da kişilerin Türk şirketlerinden veya kişilerden alacaklı oldukları durumda borçlarını nasıl tahsil edebileceğini inceleyeceğiz. Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olmadığından, Avrupa bazlı şirketler, AB Direktifleri ve Yönetmelikleri kapsamında kullanabileceği hakları ve yolları kullanarak borçlarını tahsil edemezler. Dolayısıyla ödeme alamadığınız bir Türk müşteriyle muhatap olduğunuzda, Türk İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen yollara başvurmanız gerektiğinden Türkiye’de görev yapan bir avukatla iletişime geçmeniz sizin için en iyisi olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa birliğine üye olmamasına rağmen, CISG (Uluslararası Mal Satımına İlişkin Viyana Sözleşmesi) ve New York Tahkim Sözleşmesi tarafı olduğunu unutmamak gerekir. Ticaret yaptığınız kişiyle yaşadığınız uyuşmazlıkta ülkenizdeki mahkemenin yargı yetkisine sahip olduğu konusunda önceden anlaşmış olsanız bile yasal işlemlerin ülkenizde başlatılması en doğru yol olmayabilir. Türkiye ile arasında ikili bir ticaret anlaşması olmayan bir ülkedeyseniz Türk mahkemelerinde “Yabancı Kararların Tanınması ve Tenfizi” şartına tabii tutulacağınızdan, borcunuzun tahsil edilme süreci uzayabilir. Durumunuza bağlı olarak avukatlarımızın sizin için en faydalı seçeneği değerlendireceğini unutmayın. Ticari alacakların genellikle 10 yıllık bir zaman aşımı süresi olduğunu ve bu sürenin alacağın muaccel olduğu tarihte başladığını bilmek gerekir. Faturanın vade tarihinden itibaren işleyecek olan 10 yıllık süreç duruma göre farklılık gösterebilir. Borcunuzu tahsil etmek amacıyla başvurulacak yollar aşağıda detaylı bir şekilde açıklanmıştır.

Masrafsız Tahsilat Süreci (Inkaso uygulaması)

Inkaso uygulaması, özellikle Almanya’da yaygın bir kullanım alanı bulan, uluslararası ticaret alanında yargıya başvurmadan önce alacak tahsili için kullanılan bir uygulamadır. İnkaso, alacaklının alacaklarını tahsil etmek amacıyla ödeme araçlarını veya belgelerini bir banka veya finans kuruluşuna teslim etmesi ve bu kuruluşun da borçlu ile iletişime geçerek ödemeyi sağlaması sürecini ifade eder. Uluslararası Ticaret Odası (ICC) 522 no’lu broşürü “Akdi Teminatlar için Yeknesak Kurallar” (Uniform Rules For Collections) metni ile uluslararası tahsilat şartlarını tek çatı altında toplamış, bu metinde uluslararası bir alacak durumunda hangi şekilde tahsil edilebileceği şartları düzenlenmiştir. Bu şartlar uluslararası çapta inkaso uygulamasının yolunu açmaktadır.
TÜRKİYE'DE ALACAK TAHSİLATI
TÜRKİYE’DE ALACAK TAHSİLATI
Bize ulaştığınız takdirde, mevcut yasal yollara başvurmadan alacaklı olduğunuz kişiyle/şirketle tahsilat konusunda deneyimli avukatlarımız tarafından iletişime geçilecektir. Bu süreçte borçlu tarafa karşı başvurulabilecek yasal yollar ve dahi borçlunun size olan borcundan dolayı oluşabilecek mağduriyet anlatılarak sizin için masrafsız bir şekilde borcunuz talep edilecektir. Bu durumda anlaşmaya varılamadığı halde, ön yasal prosedürü başlatacağımız noter aracılığıyla ihtarname gönderilmesi, noter masraflarının karşılanması şartıyla tarafımızca gerçekleştirilebilir.  Borçlu kişinin veya şirketin bütün bu işlemlere rağmen borcunu ödememesi durumunda, Türkiye’de başvurulabilecek yollara göz atmak gerekir.

Türkiye’de Yasal Borç Tahsilatı Prosedürü

Türkiye’de size borçlu olunan bir alacağı nasıl tahsil edeceğiniz konusunda, takip süreci ilamlı icra takibi ve ilamsız icra takibi olarak ikiye ayrılır. İlamsız İcra Takibi, herhangi bir mahkeme kararı veya belgeye dayanmayan borcun icra takip yoludur. Genel haciz yoluyla takip, ilamsız icra takibini başlatmanın üç yolundan birisidir. Alacaklı takip talebi başlattıktan sonra borçlu ilgili icra dairesine (borçlunun ikamet ettiği icra daireleri yetkilidir) 7 gün içerisinde borcuna itiraz edebilir. Borçlu icra takibine üç farklı şekilde itiraz edebilir: borca konu belgedeki imzanın kendisine ait olmadığına, borcun belli bir miktarını ya da tamamın kendisine ait olmadığına veya ödendiğine ya da icra takibini başlatan İcra Dairesi’nin yetkili olmadığına dair itirazlarda bulunabilir. Borçlu tarafın ödeme emrine itirazından sonra, icra takip süreci durdurulur. Bu nedenle, icra takibinin devamını sağlamak ve itiraz kararını hükümsüz kılmak için ya itirazın iptali ya da itirazın kaldırılması davası açılmalıdır. İtirazın iptali davaları, borçlunun takibe itirazından itibaren 1 yıl içerisinde açılabilir. Genel mahkemelerin görevli olduğu bu davayı kazanan alacaklı, itirazın iptali talebinin kabul edilmesinin ardından icra takibine devam edebilir. İtirazın iptali davasının kazanılması durumunda toplam borç tutarının en az %20’si oranında icra inkar tazminatını, mahkeme masraf ve giderlerini ve davaya konu avukatlık ücreti dahil olmak üzere borçlunun ödemesine karar verilir. Eğer alacaklı itirazın iptali davasını kaybederse, icra takibi durdurulur ve alacaklı borç miktarının %20’sinden az olmamak kötü niyetinden dolayı tazminat ödemesi gerekir. Bu tazminata davalının talebi olmadan hükmedilmez. İtirazın kaldırılması davası ise sadece İcra ve İflas Kanunu’nun 68. maddesine dayanarak açılabilir. İlamlı İcra Takibi, bir mahkeme kararına dayanarak başlatılan bir icra türüdür. Bu icra takibine itiraz edilmesi mahkeme tarafından dikkate alınmaz ve tahsil edilmek üzere borçluya gönderilir. Türkiye’de 2013 yılında yürürlüğe giren ve uygulanmaya başlayan arabuluculuk uygulaması, 7155 sayılı Kanunla, 2019 yılından itibaren ticari uyuşmazlıklarda davaya gitmeden önce zorunlu kılınmıştır.

Alacaklı ve Borçlu Arasında Tahkim Anlaşması

Tahkim, taraflar arasında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların, geleneksel yargı yöntemleri yerine “hakem” adı verilen bağımsız kişiler aracılığıyla yasaların izin verdiği pencerede anlaşmaya bağlanması ve bu anlaşmanın sonucunda hukuki bağlayıcılığı nedeniyle alternatif bir çözüm yolu olarak görünür. Geleneksel Yargı’dan farklı olarak daha hızlı işlediği hakkında yaygın bir kanı olmasına rağmen, Tahkim yolunun çok daha masraflı olduğu ve hızlı işlemesinin kesin bir garantisi olmamakla beraber geleneksel yargı yolları kadar uzun süren tahkim süreçleri de olduğu bir gerçektir. Alacaklı olarak özel durumunuza göre bu yolun tercih edilip edilmemesi gerektiğini, bu konuda bilgili ve tecrübeli bir avukattan danışmanlık almanız daha doğru olur. Uluslararası Tahkim Kararının, hem New York Konvansiyonunda düzenlenen şartlarca hem de Türk usul yasalarına göre tenfiz edilmesi gerekir. Bu tenfiz süreci tamamlanıncaya dek borcunuzu tahsil edemeyeceğiniz için ve Tahkimin yüksek masrafları nedeniyle alacaklarınız için geleneksel yargı yoluna olumlu bir alternatif olmaktan çıkabilir.

Yabancı Alacaklılar için Teminat Yatırma Yükümlülüğü (Cautio Judicatum Solvi) ve Muafiyeti

Borçluların yabancı uyruklu kişiler veya şirketler olduğu durumda daha önce bahsettiğimiz yabancılar için teminat yatırma yükümlülüğü linkine tıklayarak detaylı olarak inceleyebileceğiniz üzere, İcra Dairesi genelde alacaklı statüsündeki yabancılardan borç miktarının %25 ila %100’ü kadarını icra takibini başlatmak için teminat olarak yatırılmasını isteyebilir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku’nun 48. maddesinde düzenlenen bu Teminat yükümlülüğü, aynı maddenin ikinci fıkrasında karşılıklılık esasına dayanarak yabancı tarafı teminat yatırma yükümlülüğünden muaf tutabilir. Söz konusu muafiyet durumu çok taraflı ve iki taraflı sözleşmelerle düzenlenmiştir. Bu durumu öngören çok taraflı sözleşmelerin başında 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi gelmektedir. Türkiye’nin de Taraf olduğu; Fransa, İspanya, Portekiz, Lüksemburg, İsviçre Almanya gibi 48 ülke sözleşmenin 17. maddesi gereğince karşılıklı olarak teminat yükümlülüğünden muaf tutulmuştur. Ayrıca Avrupa İkamet Sözleşmesi de teminat yatırma yükümlülüğünden muafiyet sağlayan bir diğer çok taraflı anlaşma olup, Lüksemburg, Belçika, Almanya, Hollanda gibi Avrupa ülkeleriyle Türkiye’nin taraf olduğu anlaşma da bu ülkelerde bulunan kişiler ve şirketlerin teminat yatırma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Çok taraflı sözleşmelerin yanı sıra Türkiye ile ikili anlaşmaları olan bazı ülkelerde karşılıklı olarak teminat yatırma yükümlülüğünden muaf tutulmuşlardır. Bunlardan bazıları; aynı zamanda Avrupa İkamet Sözleşmesine çekincelerle taraf olan İngiltere Türkiye’yle 1931 tarihinde imzaladığı “Türkiye Cumhuriyeti ile İngiltere Hükümeti Arasında Mün’akit Müzahereti Adliye Mukavelenamesi” isimli anlaşmada tarafları böyle bir teminattan muaf görmüş aynı zamanda alınan kararın Tenfizi hakkında hükümler de belirlemiştir. Kanada ve Avustralya da bu mukavelenameye katılmış ve muafiyeti öngörmektedirler. Yukarıda belirtildiği üzere, Türkiye’de borcun tahsilatı prosedürü özellikle yabancı alacaklılar için oldukça karmaşık ve uzun sürebilir. Gereksiz masraflardan kaçınmak ve daha hızlı bir icra süreci için bulunduğunuz özel durumu değerlendirerek sizin için en iyi süreci seçecek bu alanda tecrübeli yasal profesyonellerden yardım almanız önerilir. İzmir avukat olarak, hukuki konularda size rehberlik etmek ve sorularınıza cevap vermek için buradayız. Diğer yazılarımıza göz atmak için linke tıklayabilirsiniz. Juriste Baran İSTANBULLU Av. Muhittin KURNAZ Sosyal Medyada Bizi Takip edin https://www.facebook.com/kapitalhukuk https://www.instagram.com/kapitalhukuk/ https://tr.linkedin.com/company/kapi%CC%87tal-hukukv

Son Yazılar

Hukuki Yardım Al

Danışmak istediğiniz her konuda bize ulaşın!

BİZE ULAŞIN